NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
أَحْمَدُ
بْنُ
عَبْدَةَ
الضَّبِّيُّ
حَدَّثَنَا
الْمُغِيرَةُ
بْنُ عَبْدِ
الرَّحْمَنِ
حَدَّثَنِي
أَبُو عَبْدِ الرَّحْمَنِ
عَنْ عَمْرِو
بْنِ
شُعَيْبٍ
عَنْ أَبِيهِ
عَنْ جَدِّهِ
أَنَّ رَسُولَ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
قَالَ لَا
نَذْرَ
إِلَّا
فِيمَا يُبْتَغَى
بِهِ وَجْهُ
اللَّهِ
وَلَا يَمِينَ
فِي
قَطِيعَةِ
رَحِمٍ
Amr b. Şu'ayb; babası
vasıtasıyla dedesinden, Rasûlullah'ın şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Nezir ancak
kendisi ile Allah'ın rızası istenilen şeyde olur. Sıla-i rahmi kesmek konusunda
da yemin yoktur."
İzah:
Ahmed b. Hanbel, II,
185; Beyhakî, Taberânî.
Hadisin' Ahmed b-
Hanbel'in Müsned'indeki bir rivayeti biraz daha uzuncadır. Mezkur rivayet şu
şekildedir:
Rasûlullah (s.a.v.),
halk’a hitab ederken, güneşin altında ayakta duran bir adamı görüp:
"Bu halin ne?"
diye sordu. Adam:
Sen konuşmanı
bitirinceye kadar, güneşte kalmayı adadım ya Rasülallah! dedi. Rasûlullah
(s.a.v.):
"Bu adak değildir.
Adak, ancak kendisi ile Allah'ın rızası istenilen şeydir." buyurdu.[Fethu'r-Rabbânî, XIV, 191.]
Ahmed b. Hanbel'in
Müsned'indeki bu rivayetle, Ebû Davud'un rivayeti aynı olsa gerek. Ancak Ebû
Davud'un rivayetinde hadisin vüruduna sebep olan hâdiseye temas edilmemiştir.
Hadis-i şerif, iki
önemli hükme delâlet etmektedir:
1- Bunlardan birincisi;
ancak, Allah'a ibadet kasdiyla yapılan namaz, oruç, hac, sadaka, itikâf gibi amellerle
nezrin edilebileceğidir. Yani bir kimse bir adakta bulunmak isterse, ibadet
cinsinden olan bir ameli adamahdır. Biz, "Yeminler ve Nezirler
Kitabı"nın başında, yeminler ve nezirler hakkında genel bilgi verirken,
nezrin ancak farz ve vacib olan ibadetlerden birisinin cinsinden olabileceğine
işaret etmiştik. Ancak nezir bir kimsenin bir ibadeti kendisine gerekli
kılması olduğu için, zaten farz olan beş vakit namaz veya zaten vacib olan
vitir namazı ve zenginler için fıtır sadakası, kurban bayramında kesilen kurban
adak olamaz. Çünkü müslüman bunları adama-sa bile yapmak zorundadır.
Şevkânî; masiyet
kabilinden olan şeylerle nezrin caiz olmadığını bildiren hadislerin muhalif
mefhumunun, mubah olan (elbise giymek, yemek yemek gibi) amellerde nezrin caiz
olduğuna; üzerinde durduğumuz bu hadisle, Ebû İsrail hadisi diye meşhur olan
hadisin62 ise, mubah işlerde nezrin caiz olmadığına delil olduklarını söyler.
Şevkâm'nin nakline
göre; Beyhakî bu farklı istidlallere şöyle bir orta yol gösterir:
Mubah işlerdeki nezir;
geceleyin kalkıp namaz kılabilmek maksadıyla gündüz uyumayı adamak olabilir. Bu
durumda adak, mendub bir konuda olmuş olur. Gündüz oruca dayanabilmek için gece
sahuru adamak da bu kabildendir. Hz. Nebi (s.a.v.)'in gelmesinden dolayı
sevinç göstermek de sevaba vesiledir.
Beyhakî'nin bu izahı,
nezrin caiz olduğu mubahtan maksadın, bir sevabın işlenmesine sebep olan mubah
fiiller olduğu anlaşılıyor. Ayrıca, masiyet olan işlerde nezrin olmadığını
bildiren hadislerde, mubah işlerde adağın caiz olduğunu gösteren açık bir ifade
yoktur. Bu sonuca, mefhumu muhalefetten varılıyor. Yani, madem ki günah olan
konularda adak caiz değildir, o halde günah olmayan işlerde caizdir sonucuna
varılıyor. Muhalif mefhumun bu çeşidi Hanefî âlimlerine göre delil kabul
edilmez.
İbn Kudâme, İmam Mâlik
ve Şafiî'ye göre de haddizatında ibadet olmayan konularda nezrin sahih
olmadığım söyler.
Sahih hadis
kitaplarında; yürüyerek hacca gitmeyi adayan kişilere Hz. Nebi'in, Allah'ın
onların yürümesine ya da nefislerine eziyet etmelerine muhtaç olmadığını
söyleyerek hayvanlarına binmelerini emrettiğine dair birkaç tane hadis vardır.
Bu hadisler ileride gelecektir.
Hanbelîlere göre;
elbise giymek, hayvana binmek gibi mubah bir işi adayan kişi, isterse sözünde
durur, isterse dediğini yapmaz, yemin keffareti verir. İleride 3312 numarada
gelecek olan şu manadaki hadis, bu görüş için delil kabul edilmektedir:
Bir kadın, Rasûlullah
(s.a.v.)'a gelip:
Ya Rasûlallah, ben
senin huzurunda def çalmayı adadım, demiş.
Efendimiz de:
"Adağını yerine
getir" karşılığını vermiştir.
İbnu'l-Kattân, Ebû
Hatim ve Ukaylî; bu hadisin zayıf olduğunu söylerler.
Hadisin sahih olması
halinde yukarıya aktardığımız Beyhakî'nin görüşleri ile hadislerin arası te'vil
edilir. İşaret edilen olay, müslümanların kâfirlere karşı elde ettikleri bir
zafer sonrası vuku bulmuştur. Müslümanların bu sevinç gösterileri, kâfir ve
münafıkları üzdüğü için Hz. Nebi (s.a.v.) kadının def çalmasına izin
vermiştir. Sanki bu sevap kabilinden bir şeydir.
2- Üzerinde durduğumuz
hadisin ihtiva ettiği ikinci hüküm ise, sıla-i rahmi kesmek üzere edilen yemine
itaat edilmemesi ile ilgilidir. Bu konu bir önceki hadisin şerhinde
işlenmiştir.